hesabın var mı? giriş yap

  • 50-60 kişilik bir grup beşiktaş taraftarı ramazan ayında otobüsle çaykur rizespor deplasmanına giderler. nasıl olsa tüm gün otobüste uyuyacaz, bari oruç tutalım şeklinde düşünüp oruç tutmaya karar verirler. lakin evdeki hesap çarşıya uymaz, yolda uyuyamayıp daha beter acıkırlar. rize'ye vardıklarında iş dayanılmaz bir hal alınca gördükleri bir caminin önünde toplanıp şu şekilde bağırırlar:

    (beste: bu gece barda)
    cami imamı, oku ezanı,
    yeter artık ananın amı..

  • gencler sucuk, tereyag, ketcap falan seklinde sagliksiz ama lezzetli tarifleri ardi arkasina yardirmis.
    ben cogunuzun abisi yasinda oldugum ve olmeye daha yakin oldugu icin daha saglikli beslenmeye calisan bir insan olarak hem lezzetli hem de daha saglikli bir kombo vereyim.

    az kizartilmis kepekli light tost ekmegi
    dil peyniri (migros olaninin yag orani %15 civari baya dusuk)
    hindi gogus fume eti( sucuk gibi hayvanin tasaklarindan yapilma degil, protein orani yuksek, yag %1)
    marul veya roka turu yesillik
    zeytin
    tursu
    hardal
    domates
    ve ustune kekik, karabiber, kirmizi biber vs...

    ha brnim gibi mayonez sevdalisi iseniz cok ince bir mayonez katmani koyabilirsiniz.

    karsinizda, yag orani dusuk, tadi guzel, protein orani yuksek dolayisi ile tok tutan bir tost kombosu.

  • valla kimse bir seyi sevmek, begenmek zorunda degil elbette ama londra'ya balon demek icin ciddi bir suur kaybi olmasi gerektigini dusunuyorum. baska bir yerle filan karsilastirmaya da gerek yok, bence de londra dunyanin en guzel sehri degil ama "balon" demek, e yuh !

    piccadily circus'a gidip dunyanin tiyatro baskentine 100 mt uzakliktayken "magazadan baska birsey yok" diye sayikliyorsaniz, emin olun sorun londra'da degil, sizde.

    bahsi gecen sehir muze dolu, tiyatro dolu, canli muzik yapilan mekan dolu. bugun gezmeye baslasan bir sene icerisinde bitiremezsin, basa dondugunde hersey yenilenmis olur.

    insaf

  • maç öncesi "neden olmasın?" diyen galatasaraylılar vardı. neden olsun? neden olsun lan? kadro planlaman yanlış, oyuncularının paralarını ödememişsin takımının yarısı sene içinde kaçmış gitmiş, basketbolun karanlık yüzü olan koçun kah oyuncusunu tokatlamış, kah uluslararası krize neden olmuş, yenilmez armada zannettiğin takım el'de averaj takımı olmuş, ligde desen 15 g 15 m ile son anda play-off'lara kalabilmiş. karşı taraf tam aksine her şeyin doğrusunu yapmış, avrupa'nın en iyi koçuna sahip, kendi salonu var, belli bir oyun sistemi var, oly'lere, barca'lara, cska'lara kafa tutmuş f4 yapmış, o kargaşada bir de lig lideri olmuş. neden olsun lan? bu kadar mı ucuz bu kadar mı emeksiz bu memlekette işler? azıcık haddinizi bilin arkadaş ya. ha bir de efes'e gözünüz gibi bakın, önümüzdeki yıllarda tıpkı eski günlerde olduğu destekleyeceğiniz ilk takımınız o olacak çünkü.

  • bütün turnuvalar gibi bu turnuvaya da kötü başladık. ama kötü devam edeceğiz diye bir şey yok. ayrıca arda ispanyol futbolunu iyi biliyor. daha iyi konsantre olup takıma liderlik edeceğini düşünüyorum.zaten ispanyollarda çek cumhuriyeti maçında formsuz olduklarını gösterdiler. tahminim 7-8 tane yeriz.

  • “i hated it but i wasn't interested in it enough to find out why.”

    filmin içindeki bu replik filme karşı hislerimi açıklıyor aslında ama...

    uzay-zaman sürekliliğindeki öngörülemeyen bir anormallik, tarihin birçok anahtar unsurunu birkaç seçilmiş kişinin anıları dışında her yerden siliyor. böyle başlayan bir hikaye kendi saçmalığını kucaklayarak, iyiden iyiye absürt takılsa ve kendini bu denli ciddiye almasa daha izlenilir olabilirdi. amma velakin öyle olmuyor.

    son derece düz karakterizasyonlarla gayet yüzeysel bir film ortaya çıkmış. özenilmiş bir yapım izlenimi uyandırmıyor hiç. tüm kusurları bir yana, film yapması gereken belki de tek şeyi yapmıyor; beatles olmasaydı -sadece müzik değil- dünya nasıl bir yer olurdu? beatles’ın müziğe gerçekten ne katkısı olduğunu anlatma gereği duymuyor. ki bu, tüm filmin üstüne kurulduğu fikrin ta kendisi. çıkış noktası. bunu seyirciye veremedikten sonra ne anlamı kaldı izlememizin. sadece parlak bir fikri alıp bunu tüm film boyunca koltuk değneği olarak kullanmak tembel yazarlığın doruk noktasıdır.

    filmin dayandığı konseptin işleyebilmesi için en azından küçük zeka pırıltıları içeren göndermeler yapılabilirdi fakat onlar bile son derece kısıtlı ve sığ kalmış. gereksiz melodrama kaçan hikayesi çok tahmin edilebilir bir çizgide gidiyor. film şaşırtabilecek birçok imkân sunabilirken hepsini pas geçiriyor. her şey klişe ve tepeden inmeci bir anlayışla sunulmuş.

    filmdeki 17 şarkının çoğunun konvansiyonel şarkılardan seçilmesi ve ruhsuz coverlar şeklinde yapılması içinde ed sheeran'ın olduğu basmakalıp bir film için şaşırtıcı değil aslında. ne umduk ne bulduk denilemez yani. tamam bu film için beatles kataloğundan seçilen şarkıların karşı konulamaz sadeliğini anlayabiliyorum fakat başka birkaç beatles daha var. buz dağının görünmeyen beatles'ları var mesela içinde ob-la-di, ob-la-da olmayan (!) ve onların müşterisi için de müzikal yönden pek bir şey ifade etmeyen bir film olmuş yesterday.

    john lennon mesela gerçekte niçin new york'ta yaşamayı tercih ettiğini açıklarken; new york'un yaratıcı dünyanın merkezi olduğunu hissettiğini ve roma imparatorluğu zamanında, kenar mahallelerde değil de roma'da olmak isteyeceğini söyleyen biri. yani bu adamın şimdi ne işi olur balıkçı kasabasında? john lennon'ın the beatles'ı kuramama sebebi paul mccartney ile bir şekilde tanışamamasından mıdır? bu hikayeyi değerli kılacak şeyler bu tür sorulara getirilecek küçük alternatif kelebek etkisi kırılma anları önermeleri olmalıydı. bunları yapmıyorsan ve beatles'ın olmadığı bu paralel dünyayı zenginleştirmiyorsan o zaman herhangi bir x grupla da yapabilirdin bu filmi. niye özellikle beatles? zaten asıl sorun da bu ki en başta dediğim şeye dönüyoruz; 'müziğin big bang'i sayılan böylesine biricik bi' grubun hiç var olmayışının nasıl bir dünya doğuracağını asla tatminkâr bir şekilde gösterememesi.

  • arkadaşlar bu yazılı olmayan kuraldır.

    şampiyon olduysan kendi semtinde eğlenirsin. rakip takımın semtinde eğlenemezsin. beşiktaş'ta, kadıköy'de bu kutlamayı yapamazsın. bu budur. sen şimdi trabzonspor taraftarı olarak bağdat caddesinde şampiyonluk kutlarım dersen senin oradaki amacın şampiyonluk kutlamak değil gövde gösterisi yapmak. bunu da sana yaptırmazlar. yapamazsın yani. etik değil.

    not: beşiktaş.

    edit: trabzona mı gidelim mesajları alıyorum.

    bağdat caddesine de gitmeyiver bir zahmet. istanbul'da semt mi bitti?

  • bir gs'li olarak bu akşam yaptıklarını haklı bulduğum futbolcu. kendini ve takım arkadaşlarını çok temiz savundu. 1 vs 30000 yapacak kadar yürekliymiş, helal olsun.