• adam denizci ve gemide. inişi 20 gündür sarkıyor, bi 2 hafta daha sarkacak. tahammülü hepten azalmış. kaptana bile gider yapar vaziyette. karısıyla telefonda konuşuyorlar.
    (bu arada adam dövüş sanatlarıyla yakından haşır neşir)

    k: hayatım sakinsin, dövmedin kimseyi di mi?
    a: yok dövmedim de, usta gemicilerden birinin parmağını çıkardım.
    k: aaa nası yani? nası yaptın?
    a: "uzat parmağını" dedim, çıkardım işte
    k: e nooldu sonra?
    a: e işte, artık kimse parmağını uzatmıyo

    deli ya
  • - lan bu hafta ne çabuk geçti amına koyim, cuma olmuş ha.
    + harbi lan, daha çarşamba bile olmadı bence.

    tüm gün radyasyon yemekten oluyor bunlar. arkadaşımın daha ne demek istediğini anlamış değilim.
  • öncelikle,
    (bkz: #31406117)

    güverte reisiyle sohbet ediyor adam.

    gr: bu olaydan ötürü seni gemiden atabilirim, biliyosun di mi?
    a: atsana
    gr: atmıycam
    a: senin de parmağını çıkarayım?

    (adam gemiden inmek istiyor, inemiyor. iri yarı, işe yarayan bi adam olduğundan bırakmak istemiyorlar. mesele o)
  • sinirden gözüm dönmüş kalkıp tabak çanak kırmışım, nweeew macha'yı ararım.

    -ay sinirden kudurdum, dayanamadım artık çıldırıyordum. gittim mutfağa tabakları kırdım!
    +hangilerini kırdın?
    -dolaptan aldığım alelade tabakları?
    +temiz miydi yani?
    -evet?
    +niye kirlileri kırmadın??
    -kirlileri? ya sence bu halde onu düşünecek halim mi var?
    +olsun bulaşık yıkamazdın?
    -kirli yoktu hepsi yıkanıyor şu an makinede... o yüzden temizleri kırdım. oldu mu?
    +bir daha kirlileri kır.
    -bir daha bekleyeceğim sinirlenmek için kirli olmasını...
    +aferin.
  • facebook'ta biraz önce geçen ve bizi yaran diyalog;
    b: ben
    a: arkadaş

    b- içine su koyup ısınan şeyin adı neydi?
    a- bu nasıl bi soru lan?
    b- ya varya hani.
    a- kettle mı?
    b- sıcak su torbası hani.
    a- asdfghjasdfg
    b- tamam lan adı bu zaten!
    a- allah belanı
    b- adını sorarken adını buldum lan!
    a- gerizekalı ya.
  • anne, baba, abla ve ben arasında gereksiz bi konu üzerine hararetli bir tartışma olmaktadır. sıkılan ben, televizyondaki victoria's secret mankenlerine bakıp: ya bırakın tartışmayı da şunları izleyin. maşallah, analar neler doğuruyor!
    abla: he yaa. onu da ana doğurdu beni de...
    annem: doğurana değil, tohumu ekene bakacaksın ekene!
    baba: error! (ihale niye bana patladı amk?, bakışı yaparak garibim bize bakıyor)
  • kahramanlar işyerinden tuba, sibel, nursen ve cilekimyum . cilekimyum kahvaltı yapılan odaya artist ve cok bilmiş edasıyla girer ve konuşma başlar;
    s: cilekimyum su tubaya bişe söyle civcivlerin oluşumunda tavuğu horozun döllediğini düşünüyor:
    cilekimyum:(gözlerini büyüterek) yok artık tuba ne alakası var onlar yumurta yapıyor üstünde oturuyorlar civciv oluyor işte
    t: ama nasıl olur horozu allah boşuna yaratmış olamaz
    cilekimyum: ya tavuk dişi yumurtlayınca tavuk erkekse horoz oluyo onların fonksiyonu bu
    t: ( emin olamaz ama cilekimyuma itimadı vardır) kısık bi sesle ben emin olamıyorum der
    cilekimyum: allah aşkına tuba horoz nasıl döllecek tavuğu üstünden mi atlayack 2 defa (hahahahaha güler bu arada )
    tuba kalkar gider bu arada cilekimyum nursene sorar
    cilekimyum: nursen sizin köyde amcanların tavukları yokmuydu bişeler sölesene
    nursen: ya var ama içlerinde bi tane de horoz var
    cilekimyum: erkeklerin pek fonksiyonu yok hatta bi belgeselde görmüştüm( üstün zekasıyla izlediği national geograficten bahseder) büyük hayvanlarda ( iri kuşlar dan yada kaplumbagalardan bahsediyor ) anne yumurtlar baba sadece yumurtanın üstünde yatar anne yemek aramaya gider( bunu anlatırken erkek kuşa neden baba dediğini aklından gecirmez bile )
    s: büyük hayvanlar derken ?
    n atlar : kutup ayısı mesela
    cilekimyumla sibel şok halde nursene bakarlar
    cilekimyum:nursennn
    nursenn: pardon ya pardon büyük hayvan deyince aklıma kutup ayısı geldi.
    neyse cilekimyumla sibel güler ardırndan cilekimyum kalkar odasına gider, pc yi acar ve googla yazar tavur nasıl yumurtlar
    ve her dokuz tavugu dölleyen bir horoz kahramanını öğrenerek tubayı arar özür diler ve sibelle nurseni bilgilendirir
    güzel oğlumun eskiden güzel olan anası umarım doğumdan sonra eski zekasına döner fazlasına değil..
    ( olaylar ve kişiler tamamen gerçek)
  • sevgili dedem 90 yaşında, boğazına müthiş düşkün bir adamdır. tatlıyı, tuzluyu, eşkiyi, pastayı, böreği, çöreği buldu mu hayatta affetmeyen bir adam olarak, haliyle de kilo ve sağlık sorunları yüzünden anneannem tarafından sıkı bir perhize maruz bırakılmaktadır.

    bir yaz günü öğle vakti odasındaki kanepeye uzanmış, gözleri kapalı, yüzünde mutluluktan oluştuğu belli olan bir gülümseme ile parmakları ile alnına hafif hafif vurarak bir ritm tutturduğunu gördüm ve aramızda şu diyalog gelişti:

    - dede yatmışsın güzellik uykusuna. maaşallah, keyfin yerinde.
    + öyle öyle (halen gülümsüyor)
    - hayırdır dede ya? niye gülüyosun böyle, ne düşünüyorsun?
    + anneannen yarın kurabiye yapacakmış da, onun hayalini kuruyorum.

    sadece bir kurabiye yemesine izin verildi diye bu kadar mutluymuş meğer adam... ey yaşlılık, bakalım bize neler yaptıracaksın?
  • bundan 6 ay önce evlenen arkadaşlarımızı misafir ediyoruz.

    erkek, fiziğine düşkün bir beden eğitimi öğretmeni.
    ama evlendikten sonra azıcık(!) kilo almış..belli ki farkında değil.

    evin koridorundaki boy aynasının önünde dikilip önden , sağdan, soldan kendine baktı, baktı, baktı ve eşine seslenerek şu soruyu sordu:

    -nerdeymiş benim "baklava dilimli" göbeğim?

    eşinin cevabı cidden yaran cinstendi:

    +o artık "şeker pare" oldu hayatım!...
  • arkadaş ilk kez ankara'ya gelmiştir, gezdirin gezdirin diye diretmektedir.

    ben- haydi olgunlar'a gidelim.

    arkadaş- olgun kim? ben tanımadığım adamın evine gitmem birader.

    herkes yerlerde, arkadaş şaşkın..
hesabın var mı? giriş yap