• yemekleri lezzetli, yabanmersini aromalı hardalı da çok güzel ancak bir cumartesi akşamı çoğunluğu 15-16 yaşlarında çocuklardan oluşan müşteri profili ile kafalarda soru işaretleri uyandıran, kazıkçı mekan.
  • hayatımda gördüğüm en saçma mekanlardan biri. yemekleri ve değişik aromalı hardalları hariç kesinlikle gariplikler silsilesi bir mekan. kapıdaki koruma görevlisi kılıklı adamdan tutun, apaçi servis elemanlarına herkeste bir ukalalık söz konusu. ukalalık da değil aslında bir müşteri ile nasıl konuşulacağını bilmeme durumu daha çok, densizlik de diyebiliriz. bunun haricinde enteresan bir servis bedeli anlayışları var. şimdi bir mekan istersen %10-12,5 arası servis bedeli keser, buna hiçbir lafım yok. ama hesaba dahil olmayan servis bedelini gelen fişte karalayıp üzerine %10 ekleyip ayrıca kredi kartından çekmek istemek, çünkü fişte gösterememek filan...bunlar çok komik. gelen müşteriden zorla bahşiş toplama yöntemi kadar hayatımda saçma bir uygulama görmedim. zaten toplanan bahşişin servis elemanlarına gittiğine dair de şüphelerim var. kendilerine oturun sıfır diye bağırmak istiyorum.
  • hardal bir bitkidir.tohumları baharatlıktır.bu tohumlardan tadı tatlı acı olan sos yapılır.
  • o tuhaf tadina ve göz tırmalayan rengine bayıldığım sos. tavuğa, patatese ve somona ne de güzel yakışır. tohumuna kurban. oy yirim.
    bir de ketçapla acılı tatlılı güzel bir ikili oluşturuyorlar bence. şu bayan da şo şekil geyinir.
  • asmalımescit minare sokakta kesinlikle gidilmemesi gereken mekan.
    33'lük bira 13lira.
    yemekler kötü, içkiler kötü, servis çok çok kötü.
    fiyat/performans açısından sürünüyor.

    her yer boşken bizi manzarası 0 küçücük bir masaya sıkıştıran, terasta yağmur başladığında "şemsiyemiz yok ıslanacaksınız artık yapacak bişey yok" diyen garsonları, garsoniyer ve 50 lira gibi uçuk bir pasta kesim ücreti içeren hesaba rağmen bir de yüzsüzce gelip "bahşiş %10 bile bırakmamışsınız" diyebilecek kadar edepsizler ayrıca.
  • çok keskin ve baskın bir tadı olan sos. bu nedenle kullanıldığı zaman doğru oran tutturulamazsa yemeği rezil edebilir.
    aslında en önemlisi ise tat alışkanlığıdır.

    hayatında hiç hardal yememiş birisine hardalın katıldığı bir sosla süslenmiş makarnayı yedirmek herhalde kişiye zulüm olur.
    biraz bu yönüyle barbekü sosuna benzemektedir.

    bir kere yedikten ve alıştıktan sonra aranan bir aroma yaratır. doğru oran paroladır ama...

    son olarak özellikle tavuk ve hindi benzeri beyaz ürünlere çok yakışmaktadır kendisi.
    kişisel tercihim biraz ısıtılarak yenmesi yönünden. mesela tavada kızarttığınız tavukları hardallı bir sosa bularsanız muhteşem sonuçlar elde edersiniz.
  • evde yapmak bu kadar kolay ve kıyaslanmayacak derecede lezzetliyken ve buzdolabında neredeyse bir yıl saklanabilecek bu ürünü, neden marketlerden katkı maddeli ve hardalımsı bile olmayan tadıyla alındığını anlayamadığım mucize bitki
  • bir çeşit baharat ve özellikle et ve salata ile iyi giden bir sos. kendi deneyim ve tercihlerimi yemek severler için aktarayım.

    istanbul dışında hiç görmedim, o yüzden türk hardalı demeyeceğim ama "bekri" tipi hardal vardır. benim en sevdiğim 2 hardaldan birisidir. bunu önceki entrylerde yazıldığı gibi marketten "delizia" markasının ürettiği cam kavanozlarda bulabilirsiniz, veya dışarıdaki mobil sosisçi veya sosisli satan büfelerden de edinebilirsiniz. rica ettiğiniz takdirde size plastik kaba azcık koyup vereceklerdir. aynı zamanda bazı köftecilerde de bulunmaktadır. kadıköy express inegöl köftecide bulabilirsiniz. bu hardal oldukça acıdır, fakat lezzetlidir. ev tipi hardal da diyebiliriz. rengi koyu kahverengidir. yeşil biber acısının tersine hardal acısı hemen hissedilmez ve ağzınızda sürekli kalmaz. önce genzinizde ve burnunuzda yukarı doğru çıkan bir yanma hissedersiniz, sonra da dilinizin iki yanında. çok acıysa yediğiniz hardal, kulaklarınıza kafanızın üstüne doğru gider bu yanma, sinüsleriniz açılır. bu kötü bir şey değildir, korkmayın. :) anlıktır ayrıca.

    diğer sevdiğim hardal colman's english mustard'dır. bu hardal da acı hardal sınıfına girer. rengi sarı-bejdir. diğer raf hardallarına göre pahalıdır. colman'sın tatlı hardalları da vardır. onlar da güzeldir ancak orjinali en iyisidir. toz halinde satılanı da var. şarküterilerde bulabiliyorsunuz. toz halini ister sadece suyla, ister sirke+su+zeytinyağı ile karıştırabilirsiniz. tat olarak bekri tipine göre daha nebati daha saf ve keskin bir tadı vardır. sanırım daha az sirke ve baharat içerdiğinden.

    pek tercih etmediğim ama kesinlikle kötü demeyeceğim önemli bir hardal tipi de "dijon"dur. bu konuda bence tek iyi marka amora'dır. ismini yazmayacağım pek çok türk markasından, yabancı ünlü ketçap markalarına kadar hardal denedim. piyasadaki çoğu hardal dijondur ama sirkeli baharattır. hoşlananı olabilir, ama gerçek hardal bunlar değildir. dijon tipi hardalda içine soğan, sarımsak ve zerdeçal gibi başka otların karışımları bulunur. orta acıdır ve sirkesi daha çoktur. salataya sos yapımı için idealdir. avusturyalıların schnitzelinin yanında gelen patates salatasının üzerine sos olarak iyi gider. tabii öyle direkt koymuyorsunuz, sos haline getirmek için sirke, limon suyu, krema, mayonez bir şeyler eklemeniz gerekiyor.

    bahsetmeden geçemeyeceğim diğer bir hardal türü "tatlı hardal" genellikle hamburgercilerde ballı hardal diye geçer. bunlar jölemsi açık renkli oluyorlar. görünüşü sizi aldatmasın, tadı güzeldir. ancak tek başına yenmez. hamburgere çok yakışır, ancak nefret edeni de çoktur. gerçekten bal katılarak yapılır, ancak şeker veya mayonez de ekleyen vardır. avrupada yapılan bazı domuz sosislerine de iyi gider. onun dışında oldukça tatlı olduğundan her ana yemekle yenmez. yabancı markaların taneli gözüken hardalları da nispeten tatlıdır. koyu renkli hardalın içinde açık renkli ve koyu renkli hardal tohumlarını görürsünüz.

    hardal tatmak isteyenlere veya farklı hardallar denemek isteyenlere tavsiyem şu; acı sevmiyorsanız bile genelde acı hardallar kaliteli oluyor. neden? çoğu kişi acı yiyemediği için piyasa ve endüstriyel ucuz hardallar az acı veya acısız oluyorlar. bunları hiç tatmayın bile. azıcık hardal tozuna bolca sirke ve koruyucu madde konulmuş oluyor. midenize, tat duyunuza, sosunu buladığınız etinize yazık. acı sevmiyorsanız azıcık koyun ve mutlaka yerken ağızınızın üst kısmına uzak tutarak yiyin. yanma çok anlık olacaktır, sinüslerinizin açılması kötü bir şey değildir. :) ev yapımı hardalı tercih edin, tabii güvendiğiniz yerlerden. pahalı restoranlarda (borsa) olabileceği gibi iskele yanındaki büfelerde de olur. emin olun, o büfenin sosisi çok kaliteli olmayabilir ama hardalı kalitelidir. onun dışında marka olarak delizia, colman's ve amora tercih edin.

    bu hafta kendi hardalımı yapmayı düşünüyorum. zor bir şey değil. önceki entrylerde tarifi bile yapılmış. internetteki pek çok tarif de aşağı yukarı aynı. size tavsiyem, kendi hardalınızı yapın. evet hepimiz çalışıyoruz ama zevkli, sağlıklı ve egzotik. deneyimlerimi sizinle paylaşırım.
  • tarihi ve ilmi açıdan dayanaksız olsa da şöyle bi teorimiz var: romalılar sucuğu bulamayınca önce sosisi bulmuşlar. bir süre geçmiş, "bu böyle tek başına bişeye benzemedi la" diyerek ketçabı bulmuşlar. "yok la ketçap da tek başına olmadı" diye yanına mayonezi gömmüşler. ama yine olmamış, tadında bir eksiklik var, kesmemiş. böyle böyle hardal ortaya çıkmış. bakmışlar yine kesmiyor... ama artık sucuğu bulmaları için çok geçmiş... hamur işinde kariyer yapmışlar.
hesabın var mı? giriş yap