hesabın var mı? giriş yap

  • bu seneki hedeflerine ulaşan takım. bundan sonra alacağı her bir galibiyet ekstra, her bir tur mucizevi olur. şimdiden gelecek yılın planlaması yapılmalı. bence diğer euroleague takımlarına göre global ölçekte çok önemli bir avantajı var. şu an amerika'daki algı, bu takımın nba için avrupa havuzundaki en önemli oyuncu yetiştiricisi konumunda olduğunu gösteriyor. ömer aşık, enes kanter, bojan, bogdan, bjelica, guduric, wannamaker, udoh, nba'de tutunamayıp burada büyük işler başaran vesely, datome, gibi hikayeler, kariyerini diriltmek isteyen oyuncular için cazibe merkezine dönüştürüyor fenerbahçe'yi. ben de birkaç saatlik boşluğumda önümüzdeki yıl nba'de kontrat bulması düşük ihtimalli ya da genel olarak g-league'de oyalanan oyuncular arasından bir tavsiye demeti hazırlayayım dedim;

    andre roberson - 29 yaşında, 3 yıl evvelin savunma spesiyalisti sg. bu sene brooklyn nets ile 10 günlük sözleşme imzalayıp, 5 maç oynayıp sonrasında waive edildi. son 2 yılda toplam 12 maç oynamış. düşük ücretle sefolosha etkisi yaratabilir.

    paul reed - 21 yaşında pf/c. sixers ile iki yönlü sözleşmesi var. şu sıralar yokluktan maç sonlarında oynatılıyor. g-league ortalamaları 30 dakika 22 sayı 12 ribaund. seneye büyük ihtimalle nba'de kalır ama avrupa'ya getirilebilse üf ne biçim olur. 10 yıl yaslan arkana izle.

    ben mclemore - 28 yaşında sg. lakers oyuncusu şu an ve 570.000 dolara oynuyor. hem rockets hem de lakers formasıyla 16 dakika ortalamaya 8 sayı sığdırabilecek kadar iyi skorer. sacramento draft ettiğinde superstar olacak gözüyle bakılıyordu, olamadı. ama avrupa'nın içinden geçer.

    yogi ferrell - 27 yaşında pg. dallas formasıyla bir çıkışı vardı ki kelebek görse ömrü uzar. sonra sacramento'da da verimli oldu. şu sıralar g-league clippers arası takılıyor. biraz undersize bir arkadaş. ama çabukluğuyla ciddi fark yaratır.

    justin jackson - 26 yaşında sf. 3&d dedikleri türden bir oyuncu. bu da sacramento tarafından draft edilip bogdan bogdanovic tarafından ıskartaya çıkartılan bir oyuncu. büyük ihtimalle kontrat bulur ama ben yine de kovalardım.

    jordan bell - 26 yaşında pf. 3 yıl önce mini draymond green muamelesi görüyordu. bu sezon yalnızca 4 maç oynadı wizards formasıyla. son durumu nedir bilmiyorum ama kariyerini diriltmeye muhtaç durumda.

    rondae hollis-jefferson - 26 yaşında sf/pf. müthiş patlayıcı bir savaşçı. şutu olmadığından yer bulamıyor kendine. gelsin buraların suyundan içsin, vesely bile mid-range üstadı oldu.

    harry giles - 23 yaşında c/pf. duke çıkışlı talihsiz genco. iki kez acl sakatlığı geçirdi. geçirmese şu an sacramento pivotu olarak büyük bir kontrat sahibi olurdu. blazers'ta nurkic ve zach collins'in sakatlığı sebebiyle biraz süre alabildi. büyük ihtimalle nba'de kontrat bulur, ama kafama silah dayayıp birinin üstüne kumar oynatsalardı o kişi giles olurdu. çaylak yılında inanılmaz potansiyel vaat ediyordu. jayson tatum'un da kolej badisi. hatta olmasaydın olmazdım temalı bir post paylaşmış tatum. bu da şu demek eğer giles'ı ikna edersen, 81 düzce, 82 giles, 83 tatum...

    tacko fall - 25 yaşında c/maskot. 2,26 boyunda 2,52 wingspaniyle celtics maskotluğundan ileri gidemeyeceği belli. ama avrupa'da yeni bir tavares ve hatta ötesinde yeni bir halil ibrahim kuzucu neden olmasın?

    frank kaminsky - 28 yaşında pf/c. aslında anlaşılmak üzereydi bu sezon, olmadı. suns'ta dakikaları düşüyor, saric olmasa daha çok rolü olabilirdi. gerçek bir fakir mirotic'i. elbet bir gün yolu avrupa'ya düşecek ama tam maccabi'li tipi var maalesef.

    austin rivers - 28 yaşında pg/sg. şu an 3.5 milyon dolarlık kontratının son senesi. önümüzdeki yıl ancak minimum kontrata oynar. onun yerine getir avrupaya, ver kırbacı eline, babası david rivers gibi bu toprakların efsanesi olsun. (şakalı)

    khem birch - 28 yaşında c. kontratının son yılı, raptors'ta şu an oynuyor bayağı ciddili. ama doğma büyüme uşak'lı olduğu için (şakasız) bir ihtimal vatan hasreti kartı kullanılarak ikna edilebilir.

    frank jackson - 22 yaşında pg. yani yunus günçe ve hakan ka'nın bile ilk 5 başlayabileceği pistons gibi bir takımda yalnızca 4 maç ilk 5 çıkabilmiş. üstelik killian hayes sakat yani buna rağmen. ama larkin potansiyeli var bu çocukta.

    kyle guy - 23 yaşında sg/pg. sacramento kings öğütüm tesisi'nin son kurbanı. ty jerome ve deandre hunter ile virginia günleri çok görkemliydi. tıpkı adaşı kyle singler gibi kolejde takımının ruhani lideri iken nba'de havlucu oldu maalesef. giles gibi yine bu çocuğun üstüne takım kurardım.

    jeremy lin - 32 yaşında pg/sg. 1951 yılından sonra nba'de oynayan tek harvard mezunu. new york knicks ile, e medyanın da biraz ittirmesiyle son yılların en sansasyonel çıkışını yapmıştı. brandon jennings'i de unutmayalım tabii. ne işi var bu adamın g-league'lerde kardeşim. getir istanbula, yedir baklavayı şiş kebabı, yap pr'ını.

    sonlara doğru biraz cıvısam da uzman scouting özelliklerimi burada hiç okunmayacak bir post altında paylaşmak istedim. artık top gherardini, 12 numara org, tadım, 7days ve kokoşkoff üstadlarda.

  • ortaokuldayken beden dersinden sonra bodrum kattaki spor salonuna kilitlenmiş ve sesini kimseye duyuramadan teneffüs boyunca bekletilmiş, boş derslerde yaka paça sınıftan dışarı atılmış, din derslerinde sürekli yetim ilahileri söylenerek babasının ölmüş olması üzerinden canı yakılmaya çalışılmış biri olarak asla katılmadığım önerme

  • cinnet halinde dile getirilen bir cümle.
    bombalı saldırı sonrasında çoğusu genç onlarca insan katlediliyor ve yakınını bu patlamada kaybeden bir insanın cinnet halinde ağzından çıkanlarla kendisini yargılıyorsunuz.
    "bu saldırıyı emrediyorsa, dininiz yere batsın" demeye getirmiş o acıyla. artık hangisine inanıyorsan, sence senin dinin, böyle bir patlamayı mı emrediyor? neden rahat koltuğundan acılı birine hakaret ediyor ve suçluyorsun?

  • "sanat bizim kendimize bile itiraf edemediğimiz duygularımızın, özelliklerimizin, hallerimizin tercümanıdır.
    bir romanda, kendimize dair bir hali görür, yalnız olmadığımızı hissederiz.
    bir şarkıda, derinlere gömdüğümüz duygularımızı duyar, kendimizle barışırız.
    bir resimde, farkına bile varmadığımız bir yönümüzü görür, kendimizi tanırız.
    bir fotoğrafta, başka hiç bir şeyin, bir cümlenin hatta koskoca bir romanın anlatamayacağı bir hali görür, duygulanırız.

    sanat bizim insanlığa karşı umudumuzu yitirmememizi sağlar. hayata karşı umutlu olmamıza yardım eder. bazen kimsenin bizi anlamayacağı hissine kapıldığımızda yanımızda olup bizi anlar; kimi zamansa yoğun duygularımıza teselli verir."

    demiştim birbuçuk yıl önce yazdığım bir entry'de. sanatın seyirci, dinleyici, okuyucu için böyle işlevleri var.

    peki sanatı yaratan kişi için, sanatçı için sanat ne ifade ediyor. hissedilen, bilinen ama kavranamayacak olanı alıp, farklı forma sokarak, kendi içinde işlenebilir hale getirmesini sağlıyor bence sanat. deleuze kişinin kendi nevrozlarıyla yazmadığını, dünyanın hastalığın insanla karıştığı belirtiler bütünü olduğunu ve edebiyatın bir tedavi girişimi olarak karşımıza çıktığını söyler.

    ona hem katılmıyorum hem de katılıyorum. kişi nevrozuyla yazar, nevroz bizim dışına çıkabileceğimiz içsel bir oda değildir. sanatçıyken nevrotik değilim, ama hayatımda nevrotiğim; sana karşı nevrotiğim, ona karşı değilim gibi bir hâl söz konusu değildir. çünkü bunlar bilinçdışı mekanizmalardır. nevroz aklı kapsar. insan nevrozuna dair bazı şeyleri sezer ama bunlar, uyanınca bir anlık anımsanıp sonra hemen unutulan bir ruya kadar gerçek gelir insana.

    üstelik herkes bir ölçüde nevrotiktir. nevrozun şiddeti ve insan ilişkilerine yansıma düzeyi, bunu büyük bir sorun olarak yaşayıp yaşamayacağımızı belirler. bence sanatçı nevrozunu, sanat üzerinden sağaltmaya çalışır. nevrozuyla yazar yani, ve burada deleuze yanılır bana kalırsa.

    ama şurada haklıdır. sanat bir tedavi girişimidir, gerek sanatçı için gerekse eserin içinde kendine ayna bulacak bizler için.

    orhan pamuk okurken, onun yarattığı obsesif dünyalarda yazarın kendisinden bir iz olmaması mümkün müdür? kendi obsesyonunu ve belki mimetik arzusunu okuruz satırların arasında. ve tam bir nevroz öyküsü gibi birçok kitabında yineler bu pattern. ne de olsa nevroz yinelemenin hikayesidir.

    martin gore dinlerken şarkılarının sözlerinde sadomazoşist öğeler kulağımızda çınlar. acı çeker, eteklerin katları arasında kaybolur, günaha girer, suç işler, cezasını çeker, psikoza bu obsesyonu ile direnir o sözlerde. bunu yaşamayan birinin bu hikâyeyi böyle anlatması pek güçtür.

    dostoyevski kumarbaz isimli romanını, kumar borcunu ödemek için yazmıştır. romanı otuz günde bitirirse var olan borcu silinecek, bitiremezse tüm kitaplarının telifini borçlu olduğu kişiye devredecektir. dostoyevski büyük bir kumar bağımlısıdır. romanıyla borcunu ödemesinin yanında belki kendini sağaltma çabası içindedir. nitekim kumarbazın özünü en iyi anlatan romanı yazmış, tasviriyle okuyacak tüm kumarbazlara ayna tutmuştur.

    özetle sanat ilkin sanatçının kendi devasıdır ama bunu paylaştığı insanlar yani biz okuyucu, dinleyici ve izleyiciler bu eserlerin kiminde kendimizden bir şey buluruz, eser bize göremediğimiz bir açıyı sunar, bazen teselli verir, bazen yarenlik eder.

    sanatçının devası, toplumun devası oluverir. böylece sanatçı toplumun, toplum sanatçının parçası olur, sanatçı ve okuyucu birbirinin içine geçer, birbirinin farklı görüntüleri olur, sanat hepimizi kapsar, yaramızı sarar, bizi birleştirir, sağaltır.

  • elinde bana ait bir şey tutan 3,5 yaşındaki kayra'ya seslenilir:
    -şşt kayra, onu yerine bırak, benim o!
    kreşe giden kayra, öğretmeninin okulda sürekli söylediği sözle cevap verir:
    -benim yok! hepimizin!

  • türkiye'ye rasim ozan kütahyalı haydaaasını kazandırmış program.

    mavi kazak'ın fikrinden* hareketle sizler için muhteşem bir ürün yaptık.

    artık bundan sonra "alarmı duyamadım kalkamadım" bahaneniz olmayacak. bir değil, iki değil, üç değil, dört hiç değil, tam 50 adet haydaaa'yı içeren eserimizle artık dünyanın en güzel alarmına sahip olacak, sabahları sesin iticiliğinden dolayı kin ve nefret duysanız da sonra bize teşekkür edeceksiniz!

    50 hayda 1 şuku. evet yanlış duymadınız, yalnızca bir şuku karşılığında 50 hayda'ya sahip olabilirsiniz.

    büyroon:
    https://d.maxfile.ro/mxtjvxduzi.mp3

    ek: taraftar çıldırdı "başlatma lan şukuna dayanamıyoruz onu da yolla hemen yolla" diye bağırdı. yönetim olarak çok zor durumda kaldık ve uzun toplantılar sonucunda, türk halkına huzurlarınızda hayda vol 2.'yi sunar, artık hangisini daha iğrenç ve itici bulursanız onu kullanmanızı tavsiye eder, bol alarmlı sabahlar diler, şukularınızı rica ederiz. haydi hayırlı sabahlar.*

    büyroon ikinci haydaaa:

    https://d.maxfile.ro/fqazyngclm.mp3

    edit: turk muhendis'in uyarısı üzerine linkler yenilendi.

  • "vatanseverler ıstanbuldan samsuna yola cıkmıs" cumlesiyle dusa sokan dizi.

    atam geliyor amk.

  • herifin bir forumda "benim bmw'um var ve hiç bir kız yüzüme bakmıyor, herif honda civic ile hatun içinde yüzüyor" dediği söyleniyor.

    benim de honda civic'im var. elliot'cım sen olayı tam anlamamışsın diyorum. *